Harddisk’lerden Veri Kurtarmanın Mantığı

Nisan 10, 2010 at 9:04 pm 1 yorum

Sabit Disk te dediğimiz Hard Diskler, digital (sayısal) verileri kalıcı olarak depolamaya yarayan elektronik aletlerdir. Bilgisayarlar ile hayatımıza girdi. Mp3 çalarlar, uydu cihazları , video kameralar gibi birçok elektronik alette artık hard diskler kullanılmaya başlandı.

Hard disklerin özelliği verileri uzun süre barındırılabilmesidir. İstediğimiz sürece belgelerimizi, müziklerimizi videolarımızı resimlerimizi vs. gibi verilerimizi bu aletlerde saklayabiliriz. Dilediğimiz zaman sileriz. Bilgisayarımızı kapatıp fişini çekip tekrar açtığımızda verilerimizin hala orda olduğu silinmediğini görürüz.

Ancak, yanlışlıkla bir dosyayı sildiğimizde hemen bunu geri getirmenin yolunu ararız. Ya da mahkeme kararı vb. gibi el konulan bir bilgisayarda daha önce neler kaydedilip neler silindiği öğrenilmek istenebilir. Ya da yangın şiddetli darbe yüksek voltaj gibi vs. nedenlerle hasar görmüş bir hard diskte bulunan verileri kurtarmak isteyebiliriz.

Mantıken sil komutunu veridğimiz zaman verilerin silinmesi gerekiyor. Yani nasıl ki “kaydet” dediğimizde kalıcı olarak veriler orda depolanıyorsa, “sil” komutu verdiğimizde de verilerin bir daha geri getirilmemek üzere silinmesi gerekiyor diye düşünüyoruz. Fakat işin aslı böyle değil.

Hard disklerden verileri kurtarmaya yönelik onlarca yazılım mevcut. Ayrıca bir çok bilgisayarcı ya da güvenlik firması bu işi meslek edinmiş. Yapılan işlemler sonucuda silinmiş verilerimizi kurtarıp tekrar kullanılabilir hale getiriyorlar. Bu bir açıdan güzel bişey. Ancak bir açıdan da hoşlanmayacağımız bir durum. Özel bir dosyamızı sildiğimizde bunu başkalarının tekrar geri getirip o dosyaya erişim kazanabileceğini bilmek insanı rahatsız edici bir durum.  Bu yazıda bu işin nasıl yapıldığını mantıken açıklamaya çalışacağım. Ayrıca dosyalarımızı bir daha kurtarılmayacak şekilde nasıl silebileceğimizin yollarını göstereceğim.

Harddisklerin  yapısını incelediğimizde, verilerin üzerine kaydedildiği cd lere benzeyen yuvarak disk şeklindeki plakalar(platter), bu plakalara veri kaydeden ya da plakalardaki verileri okuyan “kafa(read-write head) adı verilen parçalar, plakaları ve bu kafalara hareket kabileyeti veren elektrik motorları(spindle-actutator) ve elektronik devreler bulunmaktadır. Elektronik devreler plakaları okuma yazma kafalarını ve elektik motorlarını kontrol etmektedir.

Bilgisayardaki herşey 0 ve 1 olduğunuda unutmayalım. Yani biz bilgisayarda sadece monitörle bağlantı kuruyoruz ve algılıyoruz, oysa kasanın içinde hiçte bizim gördüğümüz gibi değil. Kasada işlemciden ram belleğe, ram bellekten harddiske, ankarttan ekran kartına kısacası kasanın içerisinde dönen olaylar sadece 0 ve 1 dir. İkili sayı sistemidir (binary) ve elektroniğin dili olarak kabul edilir.  Ne grafikler ne sesler ne videolar. Hiçbirşey yoktur. Herşey 0 ve 1 dir. Bu iki rakamdan oluşan dizeler bilgisayarların çıkış birimlerinde insanın algılayacağı şekilde görüntü ve sese dönüşürler. Örneğin ” A ” harfini burada görüyorsanız şu an bilgisayarınızın kasasının içinde işlemcinizde ram belleğinizde, anakartınızda vs. ” 0110 000 1 ” kodları dolaşmaktadır.

Harddiskte bulunan cd ye benzer, verilerin kaydedildiği plakaların üzerinde gözle görülemeyecek kadar küçük mıknatısların olduğunu düşünelim. Bu mıknatıslar nanometrelerle ölçülmektedir. Bir nanometre, metrenin milyarda biri anlamına gelmektedir. Bir örnekleme yapacak olursak, saç telinin 80 de 1 i büyüklüğündedir. Bir hücre zarı 12nm boyutundayken, pc işlemcilerinin üretim teknolojisi boyutları 45nm boyutlarına kadar düşmüştür.

Bilgisayardaki herşey 0 ve 1 olduğundan bahsetmiştik. Harddisk üzerindeki “sektör” adı verilen bu küçük mıknatıslar, verilere(0-1 lere)  göre kafa tarafından çekilip itilirler.Zıt kutuplar çeker aynı kutuplar iter mantığından yola çıkarak. Örneğin harddiske gelen veri 0 ise mıknatısı iter ve bir sonraki mıknatısa geçer kafa, sonraki veri 1 ise bu mıknatısı çeker ve ötekine geçer. Bu şekilde disk üzerine veriler kaydedilmiş olur.Aynı şekilde veriler okunurkende mıknatıs aşağıdaysa(itilmişse) 0, yukarıdaysa (çekilmişse) 1 olarak değerlendirilir. Harddiskin kontrol kartına bu sinyaller aktarılır. Sonra kontrol kartındaki yongasetleri (kontrolcüler) sonra da bilgisayarımızın anakartında bulunan güney köprü yonga setine oradan da gerekli yerlere iletilirler.

Plakalar üzerinde kafayaı elimizle plakaya doğru bastırdığımızı varsayarsak plaka döndükçe, kafa o hizada daire şeklinde plaka üzerinde iz bırakacaktır. Sonra kafayı biraz sağa ya da sola çektiğimizi varsayarsak, kafanın izi yeni bir çember oluşturur. Harddiskin mekanik olarak çalışma mantığıda bu şekilde. Yani hep bir çember şeklindeki iz üzerinde işlem yapar. Buna da “track” adı verilmektedir. Başka bir örnek verecek olursak, CD lere ya da DVD lere birşeyler yazdırdığımızda dairesel şekilde içten dışa doğru verilerin kaydedildiğini kayıt yüzündeki renk değişikliğinden görmekteyiz. Harddiskteki kafalar da plaka üzerine hep bir dairesel iz(track) üzerinde işlem yapmaktadır.

Nanometre ile ölçülebilecek kadar küçük olan bu sektörler, aslında plaka üzerindeki bir track (iz) üzerinde bulunurlar. Yani yubarlark olan plaka üzerinde ince cizgiler
Windows işletim sisteminde biz bir dosyayı kopyaladığımızda, işletim sistemi işlemciye emrederek bu dosyaya ait 0 ve 1 lerin harddiske gönderilmesini sağlar. Harddiskte verileri plakalar üzerine kaydeder. Bu kayıt sırasında harddisk, hangi plakanın hangi mıknatıslarına verilerin kaydedildiğini işletim sistemine bildirir. Biz o dosyayı açmaya çalıştığımızda işletim sisteminin elinde bulunan adrese göre işlemciye komut vererek harddiskten şu adresteki verileri alıp işlemi yap der.

Diyelimki biz bu dosyayı sildik. Bu durumda silme işlemi sadece bu adres bilgisinin işletim sistemince silimesi şeklinde gerçekleşir. Yani harddiskteki mıknatıslarda herhangi bir işlem yapılmaz. Biz dosyayı arayıp bulamayız, belki bir kısayol simgesi kalmıştır onu çift tıklayıp açılmasını istediğimizde, işletim sistemi bu dosyaya ait verilerin adresinin elinde olmadığını görünce dosyayı açamaz ve bir hata verir, dosya bulunamadı diye. Yani dosya gitti!

Ancak gerçekte veriler gitmemiştir. Yanlıza adresleri kaybolmuştur. Biz bu dosyaya erişmek istiyorsak yapmamız gereken, harddiskteki plakalar üzerinde veri avına çıkıp bulduğumuz verilerin ikametgahlarını saptamak. Kurtarma programları da bu işi yapmaktadır zaten. Harddisklerdeki bu mıknatısları tarayarak verileri toparlarlar daha doğrusu adresleri tekrar bulurlar ve işletim sistemine bildirirler, dolayısıyla kurtarma programları sayesinde o dosyaya tekrar bir erişim kazanmış oluruz. Format sonrası dahi veriler kurtarılabilir. Yeterki o mıknatıslar kıpırdamasın.

Ya kıpırdarsa? Ya da nasıl kıpırdatabiliriz? Yanlışlıkla sildiğimiz bir dosyayı kolayca geri getirme ihtimalimiz varken harddiskte bir işlem yaparak verilerimizin bir daha geri getirilememesine sebep olabiliriz. Ya da çok özel dosyalarımızı tekrar geri getirilmemek üzere silmek istediğimiz zaman o dosyaların yerine yeni gereksiz veriler kaydederek eski verilerin izlerini harddiskteki plakalardan temizleyebiliriz.

Eğer dosya silindikten sonra bir şey kaydetmişssek, o zaman işletim sistemi taradından boş olarak nitelendirilen bu dosayaya ait adrese, sistem tekrar veri yazılsın emrini verebilir. O zaman bu küçük mıknatıslar yeni veriye göre konum değiştireceğinden, kurtarma programları artık o eski dosyaları kurtaramazlar.

İnternette bolca bulabileceğiniz kurtarma programları mevcut.  “Easy Recovery Pro” isimli programı önerebilirim.  Ya da siz kendiniz indirip denemeler yapabilirsiniz. Ücretli ücretsiz bir çok alternatif bulunmakta.

Dosyamızı bir daha geri getirmemek üzere silmek istersek bunun içinde programlar mevcut. Kurtarma programları genelde kendi bünyesinde barındıran bir  araçla dosalarınızı kalıcı bir şekilde silmenizide sağlamaktadırlar.

Entry filed under: Bilgisayar. Tags: , , , , .

Harddisk (sabit disk) Nedir?

1 Yorum Add your own

  • 1. deneme  |  Nisan 15, 2010, 10:08 pm

    deneme yorum…

    Cevapla

deneme için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Trackback this post  |  Subscribe to the comments via RSS Feed


Blog Stats

  • 48.750 hits